19 Mayıs 2012 Cumartesi







DEVEKUŞU
Devekuşlar ı genellikle, 90 ile 130 kg ağırlığındadır, bazı erkek deve kuşlarının ağırlıkları 155 kg'ye kadar çıkar. Erişkin erkeklerin tüyleri, çoğunlukla siyahtır, kanatlar ve kuyrukta bazı yerler beyazdır. Dişiler ve genç erkekler, grimsi-kahverengidir. Kanatlar, erkekler tarafından çiftleşme gösterilerinde kullanılır. Aynı zamanda civcivler için gölge sağlar.

Tüyler yumuşaktır ve yalıtım görevine hizmet eder. Parmakların her ikisinde pençeler vardır. Deve kuşunun kuvvetli bacakları tüysüzdür. Kuş, bir toynağa benzeyen daha büyük olanıyla iki ayak parmağında durur. Bu koşmaya yardım ettiği düşünülen deve kuşlarına özgü bir adaptasyondur. Kalın siyah kirpikleriyle gözleri vardır. Bütün kara hayvanları içerisinde en büyük gözlere sahiptir.Deve kuşlarının dışında hiç bir kuşta idrar kesesi yoktur.
Üreme 

Erkek devekuşları cinsel olgunluğa (2 ila 4 yaşları) 1.8-2.7 m, dişi devekuşları ise 1.7 -2 m yüksekliğe ulaşınca girer. Yaşamın ilk yıllarında civcivler her ay 25 cm kadar büyür. Bir yıl sonunda devekuşları 45 kg ağırlığa ulaşır






İGUANA
 İguana, İguanalar, Tropikal iklimde yaşayan egzotik bir kertenkele türüdür. Ağaçlarda yaşarlar. İguanalar genellikle 18-20 yıl arasında yaşarlar ve Tamamen otçul bir türdür; meyve , yaprak gibi bitkilerle beslenirler. Boyu çoğunlukla burnundan kuyruğuna kadar 1.3-2 metre ve dili 50cm uzunluktadır. Erkek iguanalar dişilerine göre daha agresiftir Erkek iguanalar Dişilerinin çene altındaki
   Kendini kuyruğunu kırbaç gibi sallayarak korur.Dişlerini pek kullanmasa da çok tehlikelidir. İguanalar özellikle kuşlardan çok korkarlar.


AT


Yaşadığı yerler: Evcilleri olduğu gibi, Amerikan bozkırlarında “Mustang”ve Altay dağlarının her iki yanındaki açık arazilerde “Prezevalski” denen yabani atlar sürüler halinde yaşar. Özellikleri: Küçük başlı ve kısa kulaklıdır. Yelesi ve kuyruk ucu uzun kıllıdır. Midilli atları koç iriliğindedir. Ömrü: 40-60 sene. Çeşitleri: En meşhuru Arap, İngiliz ve Midilli atıdır.
   Tek tırnaklılar takımının, Atgiller familyasından bir memeli. Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna tay, yumurtaları çıkarılmış, iğdiş edilmiş olana da beygir denir. Hepsine genelde at adı verilir. Arabide binek ve yük hayvanı olan ata; dabbe, matiyye, semend, tusen-i sütur denir. Cenk atına da rahş denir. Hepsi otla beslenir. Geviş getirmezler. Memeleri kasık bölgesinde arka ayaklarına yakındır. Üçüncü parmakları geniş bir tırnakla çevrilmiş olup “ toynak” adını alır. Bunun üzerine basarak yürürler. İnsanlara hizmet eden hayvanların en kabiliyetlisi ve kıymetlisidir. İnsanların, eski harp meydanlarındaki yardımcısı, yük taşımada hizmetçisi, yarış, cirit, çit atlama ve av sporlarında neşe ve zevk ortağıdır. Silah gürültüsüne ve bando sesine rahatlıkla alışır.
   At, cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece itaatkardır. Sahibi dilerse dolu dizgin, dörtnala koşar, isterse aheste yürür, isterse durur. Her durumda sahibini memnun etmeye dikkat eder. Yorgunluğa bakmaksızın kendini çatlatmak pahasına da olsa olanca gayret ve kuvvetini itaat uğruna sarf eder. Bugün Amerikan bozkırlarında yaşayan Mustang adıyle anılan vahşi atlar, İspanyolların Amerika'ya götürdükleri ehli atlardan kaçanlardan yabanileşenlerdir. Az yiyecekle yetinip, her türlü iklim şartlarına dayanırlar.
   Tarpan adıyla anılan Avrupa yaban atının (E. caballus gmelini) 1876'dan beri nesli tükendi. Bugün eski dünyada hala neslini devam ettiren yanlız bir yaban atı vardır. Bu at Orta Asya Moğolistan'ının soğuk ve ıssız ovalarında yaşar. Asya yaban atı veya Prezevalski dendiği gibi Moğolistan yaban atı da denir. Altay dağlarının her iki yanında yaşar. Siyah kısa ve dik yeleleri ile, ağır ve iri başları, küçük kulakları, uzun kıllı kuyrukları ile evcil atlardan farklılık gösterirler. Renkleri kırmızımtrak kahverengi olup çekici bir görünüşleri vardır. Burun kısımları beyazdır. Kışın kılları uzayarak soğuktan korunurlar.
   Evcil atlar: Tahminen 4000 seneden beri insanlara hizmet etmektedir. Bugünkü modern atların Asya yaban atından türediği şüphelidir. Bazı zoologlar Avrupa yaban atından türediğini ileri sürmektedirler. Evcilleştirilmiş atların birçok soyları vardır. Bugün küçük Midilli atları ile Safkan Arap atlarının soy kütüğü kesin olarak bilinmemektedir.
   Atlar 40-60 sene yaşar, bazı kısraklar 25 yaşına kadar doğurur. On bir ay gebe kalır ve genellikle bir yavru doğururlar. Yavrunun gözleri açık olarak doğar ve birkaç dakika sonra ayağa kalkarak annesini takibe başlar. Yük çekme ve taşıma atları, kalın bacaklı, iri cüsselidir. Binek ve yarış atları ince uzun bacaklıdır. Atlar arasında hased yok ise de, birbirlerine gıpta etmek huyları vardır. Bu da yarışta, hendek ve çit atlamada kendini gösterir. Birbirlerine imrenerek daha hızlı koşup öne geçmek isterler. Saatte 60-70 km hızla koşanları vardır. Atların tüy renkleri çeşitli olup, renklerine göre çeşitli isimler alırlar. En tanınmışları: Ak, akçıl, kır, al, alakı, geyik kırı, çil yeşil, al pekmez köpüğü, doru, hurma dorusu vs.'dir.
   Erkek eşek ile kısrak eşleştirilirse katır elde edilir. Aygır (erkek at) ile dişi eşeğin birleşmesinden de barda denen katır çeşidi elde edilir. Her iki melez de üremezler. Katır, bardadan daha dayanıklıdır.






ÖRÜMCEK


Genç örümcekler, ağ tellerinin sayesinde uzun mesafelere uçabilirler. Bunun için telin bir ucunu bir yere bağlayarak kendilerini hava akımlarına bırakırlar. Böylece yerlerinden havalanan örümcekler, karada 5 km, denizde ise yüzlerce km uzaklara savrulabilirler.

Ağ malzemesi dışarı çıkar çıkmaz donar…
Örümceklerin vücutları iki parça olup arka kısmındaki bezlerden ağ üretimi başlar, buradaki çok ince deliklerden sıvı ve damlalar halinde verilen ağ malzemesi dışarı çıkar çıkmaz donar.
Kurbana özel ağ…
Örümcekler ağlarını, avlamak istedikleri hayvanın boyutuna göre örerler. Örneğin Güney Amerika örümceği, Eylül ayında yeni yuvalar aramaya çıkan beyaz karıncaları daha kolay yakalayabilmek için sık gözlü ağlar örerken, avlamak istediği böcek, büyük boyutlu bir kelebek olduğunda ördüğü ağın gözleri büyümekte, sağlamlığı ve esnekliği daha da artmaktadır.
Manken örümcekler…
Başka bir örümcek çeşidi de diken ve ağaç kabuklarından manken örümcekler yapar. Örümcek ağlarının ipleri ipektir. Bu iplikler, aynı çaptaki çelik telden daha sağlamdır.
Yapışkan olmayan yerleri bilirler…
Örümcek ağının her tarafı yapışıcı değildir. Kurban ağa yakalanınca yapışkan kısmı bildiklerinden kendileri de ağa yakalanmadan onun yanına kadar giderler.
Düşmanları yanıltmak için sahte ağ…
Örümcek, düşmanlarını yanıltmak için birkaç adet sahte ağ merkezi tesis eder. Yediği avlarının kalıntılarını da ağ merkezlerine takarak manken örümcekler kullanır.
Usta örümcekler tek bir yüzeye ağ yapabilirler…
Örümcekler ağlarını kurmak için iki ayrı yüzeye ihtiyaç duyarlar. Ağlar genellikle iki duvarın birleştiği bir köşe ya da iki dal arasında kuruludur. Ancak bazı örümcekler tek bir yüzeyi kullanarak ağlarını yapacak kadar ustadırlar.
Bu uyarı kuşlar için…
Bu örümcekler ağlarına parlak beyaz renkte, zig-zag şeklinde işaretler koyarlar. Bu işaretler kuşlar için bir uyarıdır ve ağın içinden geçmemeleri gerektiğini hatırlatmaktadır.
Yılanlara meydan okuyorlar…
Erkek tarantulanın bacak boyu 25 santimetreyi bulur. Kurbağaları, kertenkeleleri, fareleri ve hatta küçük yılanları yakalayıp yiyecek kadar güçlüdür.
Çiftleştikten sonra eşini öldürüyor…
Karadul türündeki örümceklerde erkeğine göre 4 – 5 kat büyük olan dişinin çiftleştikten sonra erkeğini yediği görülür.
Neslin devamı için ölüme ‘evet’
Ancak bu erkeklerin bir gecelik zevk uğruna katlandıkları bir sonuç değil, kendi nesillerini devam ettirebilmek, kendi evlatlarını ürettirebilmek için kendilerini dişiye kurban etmeleridir.


 
AYI

Karada yaşayan büyük, etçil hayvan ailesi (Ursidae).
 Ayıgiller ailesi üyeleri, kalın bir postla kaplı tıknaz gövdeli hayvanlardır. Ağırlıkları, ırklara göre 80 kg - 1000 kg (hatta daha fazla) değişebilir. Grubun en irisi olan Kodiak ayısının boyu 4,70 m’yi bulur ; buna karşılık Pirene ayısının ki hiçbir zaman 2 m’yi geçmez . Bedeni taşıyan sağlam ayaklar, bütün tabanıyla yere basar. Parmaklar, ayılara ağaçlara tırmanma, dalları koparma, yerleri kazma ve avını öldürme olanağı sağlayan ve çekilgen olmayan iri çengel tırnaklarla sona erer. Kuyruk küçüktür. Çeşitli tür ve ırkları birbirinden ayırt etmek için post rengi temel alınamaz, çünkü esmerden, gümüşü külrenginden ve kırmızımsı tonlardan geçerek siyahtan sarıya kadar değişen ilgi çekici bir çok renklilik gösterir.Ayıgillerde görüşün zayıf olmasına karşılık işitme duyusu ve koklama duyuları büyük ölçüde gelişmiştir.
 
Ayı, şaşılacak ölçüdeki çevikliği ve olağanüstü gücü nedeniyle, çok çeşitli ortamlara kolayca uyar. Ağaçlara tırmanmayı, kayalıkları aşmayı, yüzmeyi,suya dalmayı bilir. Deve ve zürafa gibi rahvan koşar; ama hızı saatte 50 km’yi geçmez. Aşırı sıcaklığı da, kuraklığı da sevmez; girip yıkandığı akarsu kenarlarını ve ağaçlık yerleri yeğ tutar.
 
İninin çok yakınları bir yana bırakılırsa, ayının öteki avcı hayvanlar gibi bir yaşama alanı yoktur. İriliği ve gücüyle öteki hayvanlardan ürkmemesine karşılık insandan çekinir; bu yüzden de, gececi bir hayvan olmuştur; ama Kuzey Amerika’nın ıssız bölgelerindeki ayılar gündüz avlanırlar.
 
Ayılar çok çeşitli bitkilerle beslenirler; Bitkilerin çoğu , böcekler, memeli küçük hayvanlar, ender olarak dağ keçileri ve geyikgillerin küçükleri, hatta kuşlar. Aç karlılarsa , evcil hayvanlara saldırabilirler. Dağ akarsularında alabalık ve sombalığı yakalarlar. Ayı, kalın postuyla iyi korunduğundan, çok sevdiği balı ele geçirmek için, arı kovanlarını yağmalamaktan korkmaz.
 
Sonbaharda ayılar, kış uykusu sırasında, derialtı yağ tabakasının kalınlığını artırmak için, bol miktarda kayın kozalağı ve kestane yerler. Kışı içi kuru dal ve otlarla döşenmiş, girişi oldukça koruntulu, güvenli bir barınakta geçirirler.
 
7-8 ay süren gebelik döneminden sonra, dişi ayı 1-7 yavru doğurur. Ayı yavruları doğumda çok küçüktür; Boyları ancak  20 cm, ağırlıkları yaklaşık 400 gr. Ana ayı doğumdan sonraki üç buçuk ay boyunca emzirir. Sonra avlanma sanatını öğretir.

18 Mayıs 2012 Cuma



  

TİLKİ


Kızıl tilki 75 cm uzunluğuna (+40 cm kuyruk), 40 cm boyuna ve 7-9 kg ağırlığa varır. Üst kısmı kızıl, alt kısmı beyaz, bacaklarının alt kısımları siyah renk olur. Renklerinde yöresel olarak farklar olabilir; bazen üst kısmı kavuniçi ya da kahverengimsi kırmızı ve alt kısmı kar beyazı ya da gri renk olabilir. Sırtında siyah bir çizgisi olan kızıl tilkiler, ya da tamamen gri veya siyah renk olanlarına da rastlanılabilir.

Dağılımı
Kızıl tilki çok geniş bir coğrafyada yaygındır; Avrupa, Asya, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika. 19'ncu yüzyılda ingilizlerin av hayvanı olarak Avustralya'ya götürmüş oldukları kızıl tilkiler orada çok hızlı yayılıp günümüze kadar hala önemli ekolojik bir sorun olmuş, Avustralya'nın birçok yerli küçük hayvanlarının neslini tüketmişdir.

Yaşam alanı
Kızıl tilki çok farklı yaşam alanlarına ayak uydurabildiği için kendisine farklı alanlarda rastlanılabilir. Özellikle ormanlarda, kırlarda, tarlalarda yaşamayı tercih eder, ama şehirlerin kenarlarında ve hatta şehirlerin içlerinde günden güne daha sık kızıl tilkiye rastlanılmaktadır. Kızıl tilki şehirlerdeki güvercin,keme,fare ve tavşan populasyonunu kontrol altında tutar ve böylece insanlar için faydalı olur.

Yaşam şekli
Kızıl tilkiler geceleri ava çıkan omnivor hayvanlardır. Yavrusuna avlamayı öğreten dişi tilkilerin haricinde genelde yalnız ava çıkarlar.



TAVŞAN

Vücudunun üst kısmı açık sarıdan kırmızımsı kahverengine ve siyaha kadar değişir. Alt tarafı tamamen beyazdır. Kışın, kıl uçlarında siyah pigment miktarı artar. Bu nedenle kırmızı renkte olanlar, kışın daha koyu görünür. Kuyruktaki tüyler uzundur ve kuyruklarını kıvırıp sırtlarına değdirebilirler. Gözleri iri ve patlaktır. Kulakların ucunda (kışın daha fazla) tüy demeti bulunur. Arka ayakları daha uzun ve daha güçlüdür. Boyları 18-25 cm, kuyrukları 14-20 cm arasındadır ve 280-480 gram ağırlığındadırlar.






KIRILSA DA YENİLENEN DİŞLER



Sincapların bir insanın asla sahip olamayacağı keskinlikte ve sağlamlıkta dişleri vardır. Ağızlarının ön tarafında, sert maddelerin kemirilip kırılmasını sağlayan kesici dişler, arka uzun boşlukta ise azı dişleri bulunur. Biz bir cevizi kırmak istediğimizde, oldukça sağlam bir taş veya bu iş için özel olarak demirden yapılmış bir alet kullanırız. Bu minik hayvanlar ise ağızlarındaki keskin dişlerle bu işi kolaylıkla yapabilirler. 
Sincapların dişlerinin bir ömür boyu nasıl sağlam kaldığını veya dişleri hasar gören sincapların daha sonra nasıl beslendiklerini -fındık ya da ceviz yediklerini- hiç merak ettiniz mi? İşte, herşeyi mükemmel bir uyum içinde yaratan Allah, onların dişlerine çok önemli bir özellik vermiştir. Bakın şimdi çok şaşıracaksınız; çünkü sincapların dişleri kırılıp-aşınsa bile, yerine hemen yenisi çıkar. Aşınan dişler sürekli uzayarak alttan yenilenir. Dahası, Allah bu özelliği yalnızca sincaba değil, yiyeceklerini kemirmek zorunda olan bütün canlılara vermiştir.


Sincap, minik sivri tırnakları sayesinde ağaçlara tırmanabilir. Bir dalın üstünde koşabilir, baş aşağı sallanabilir ve o şekilde ilerleyebilir. Özellikle gri sincaplar bir ağacın en uçtaki dalından 4 metre uzaktaki bir başka ağacın dalına rahatlıkla atlayabilirler. Havada uçarken de kollarını ve bacaklarını açarak adeta bir planör gibi hareket ederler. Bu esnada yassılaşan kuyrukları ise hem dengelerini sağlar hem de yönlerini ayarlayan bir dümen görevi görür. Hatta kendilerini 9 metre yükseklikten boşluğa bırakıp dört ayaklarının üzerine yere yumuşak iniş yapabilirler.
 




TAVŞAN

Tavşan, tavşangiller (Leporidae) familyasını oluşturan memeli türlerin ortak adı. Doğurarak çoğalırlar. Yavru bakımları çok azdır. 7 gün baktıktan sonra anne tavşan yavru tavşanı bırakır.
Tavşangiller familyası yaklaşık elli türü içine alır. Kuyrukları uzun kıllarla örtülüdür. Kulaklar ve arka bacaklar uzamıştır. Bir kısmı toprak altında oyuklarda yaşar. Familya üyelerine tavşan veya ada tavşanı adı verilir. Tavşangiller, Ochotonidaefamilyasını oluşturan pikalardan tüylü küçük kuyrukları, uzun kulakları ve arka ayakları ile ayrılır.
Lepus harici cinslerin tüm üyeleri genel olarak ada tavşanı olarak adlandırılır. Ada tavşanları başka hayvanların yuvalarında veya kendi kazdıkları yuvalarda barınırken, tavşanlar uzun ot ve çalıklarda yaşar.Tavşanlar arasında en çarpıcı özelliklere sahip olan beyaz tüylü sera tavşanı 21. yüzyıla damgasını vurmuştur.
Ayrıca, bazı türlerin kulakları oldukça iyi duymaktadır. Her türlü sese şaşkınlıkla tepki vermektedirler. Bu yüzden kendi türünden ya da başka canlıların yaklaşması durumunda yabanî tavşanlar irkilirler.
Okyanusya hariç tüm dünyada yerlidir. Okyanusya'ya gelişleri yerli memeliler için büyük bir tehdit oluşturur.

   

MAYMUNLAR

Maymunlar Memeli hayvanların bir takımına verilen genel ad (Primates). Babuin gibi yerde yaşayan bir kaç türün dışında, hepsi ağaçlarda yaşar. Çok çevik ve zeki hayvanlardır.

Ekvator'un 40° kuzey ve 40° güney enlemleri arasında raslanırlar. Avrupa'da yalnız Cebelitarık kıyılarında bulunurlar. Bunların da Afrika'dan geldikleri sanılmaktadır. İki grupta incelenirler: Asya ve Afrika'daki EskiDünya maymunları ve Orta ve Güney Amerika'daki Yeni Dünya maymunları. Yeni Dünya maymunlarına, güney Amerika'nın sulak ormanlarında bol rastlanır. Kuyruklarını, sarılma, kavrama, sallanma, tırmanma ve yiyecek toplamada üçüncü bir el gibi kullanırlar. Düşen yavrularını kurtarmada ve bir ağaçtan diğerine geçmede kuyruklarından maharetle istifade ederler. Bunun için bir ağacı elleriyle kavrarken diğerini de ayakları ve kuyruğuyla kavrayarak bir köprü kurarlar. Yavrular da buradan koşarak geçerler. Bazı türlerin kuyruk uzunluğu boylarından fazladır. İki beyin yarı küresinden biri kuyruğu ötekisi de diğer vücut olaylarını yönetir.

Eski Dünya maymunları hafif ve ufak bedenlidir. Beyinleri daha büyük ve karmaşık olduğundan Yeni Dünya maymunlarından üstündür. Çok az kuyrukları vardır. Kuyruklarının sarılma ve kavrama özellikleri yoktur. Fakat kuyrukları dengelerinisağlamada, duruş vaziyetlerinde ve hatta haberleşmede rol oynar. Maymunun kuyruğunu tutuş vaziyeti, onun sosyal ve hissi durumunu belirtir. Maymunların ayak, taban ve yüzlerinin dışında vücutları tüylüdür. Kaba etleri kılsız olanlar da vardır. Kılsız yerleri kırmızımsı veya mavi renktedir. Büyüklükleri çok değişiktir. Boyları 12-13 cm olan makilerle sahibinin cebine veya bir bardağa rahatça sığabilen minik marmosetten 300 kg ağırlığı olan gorile kadar farklı birçok türü vardır.

Koku alma duyuları çok zayıf olmasına rağmen, görme ve işitmeleri güçlüdür. Çoğunlukla gündüz faaldirler. Hepsi otçul memelidir. Ağaç filizleri, yaprak, çiçek, tohum ve meyveler başlıca yiyecekleridir. Bunun yanında böcek, yumurta ve leş yiyenleri de vardır. Çoğu gruplar halinde tecrübeli bir erkeğin başkanlığında yaşar. Birkaç dişi ve yavrulardan meydana gelen tek erkekli gruplar da vardır. Hamilelik devreleri türlerde farklıdır.

Doğu Brezilya'da yaşayan kuyruğu beyaz halkalı kuisiti (veya ipek maymuncuk)nin gebelik süresi 3,5 aydır. Dişiler yavrularını göğüslerinde veya sırtlarında taşır. Aşırı derecede sevgi gösterirler. Tehlike karşısında erkek sürüyü kahramanca savunur. Maymunların vücutları tırmanmaya, sıçramaya, el ve ayakları da kavramaya uygundur. El ve ayaklar beş parmaklıdır. Baş parmak diğer parmakların karşısına geldiğinden, cisimleri mengene gibi rahatça kavrarlar. Kanca tırnaklı birkaç türün dışında çoğunun el parmakları yassı tırnaklıdır. Colobes ve Atales gibi cinslerde baş parmak bulunmaz. Yiyeceklerini ağızlarına götürmek için ellerini kullanırlar. Ellerini kullanmakta çok mahirdirler. Bir kısmı küçük yiyeceklerin tohumlarını çıkarmak için baş ve işaret parmaklarını rahatça kullanırlar.
 bazan silah olarak taş ve sopa atarlar. Fındık kırmak için taş kullanırlar. Bunlardan şempanzelerde alet kullanmakta oldukça başarılıdır. Kopardıkları ince dal parçalarını yapraklarından temizledikten sonra, termit yuvalarına sokup çıkarmak suretiyle, üzerlerine tırmanmış olan beyaz karıncaları yerler. Arı kovanlarına da çubuk batırarak bal çekerler. Daha büyük değneklerle karınca yuvalarını dağıtırlar. Yuvalarını işgal eden böcekleri, ağaç dallarıyla kovalarlar. Ağızlarında çiğnedikleri yapraklarla ağaç deliklerini kapatarak içecek su birikmesini beklerler.

Yeni Dünya maymunları hariç, Eski Dünya maymunlarının çoğunun yanakları kese gibi olup, yiyecekleri buraya depo ederler. Sonradan parçalayarak yerler. Eski Dünya maymunlarında 32, Yeni Dünya maymunlarında 36 diş bulunur. Hür maymunlar çok hareketli olmasına rağmen bir yere kapatıldıklarında uyuşuk ve bezgin bir mizaç alırlar. En iyi şartlarda yaklaşık 30-40 yıl yaşarlar.

Maymunlar oldukça meraklı hayvanlardır. Yüksekte bulunan bir yiyeceğe ulaşmak için birkaç eşyayı üst üste koymayı akıl edebilirler. Bununla beraber insanlara hizmet edebilecek derecede eğitilememektedirler. Maymunlar, küçükken, sevimli, şakrak, zeki ve itaatli olurlar. Fakat yaşları arttıkça huyları haşinleşir. Hatta bazısı insanlara saldırır. Gençken zeki olduklarından bu devrede terbiye edilebilirler. Yaşlandıkça huysuzlukları artar ve zekaları azalır. İnsanlarda ise durum tersinedir. Maymunlarda zekadan çok taklit içgüdüsü gelişmiştir. Kulak memeleri bulunmaz. İnsanın vücut hücrelerinde 46 kromozom bulunmasına rağmen maymun türlerinde farklılıklar görülür. Rhesus maymununda 42, goril ve 
lerde 48 kromozom vardır.





                        

PAPAĞAN
Ayakları kısa ve ikisi önde, ikisi arkada olmak üzere dört parmağa sahiptir. Ön parmakların dipleri kısa bir zarla birbirine bağlıdır. Arkaya yönelik birinci ve dördüncü parmak geriden kavrar ve gaganın yardımı ile çeviklikle tırmanabilir. Tırmanma anında gagalarını üçüncü bir ayak gibi kullanma özelliklerinden dolayı en iyi tırmanıcı kuşlar olarak kabul edilirler.
Kalın ve kıvrık üst gaga hareketlidir. Alt gaga ise yiyecekleri kırmada tabla vazifesi görür. Dil, kalın ve etlidir. Aynı zamanda dokunma organı görevini de yapar.
Papağanların kanatları nispeten kısadır. Bununla beraber, Yeni Zelanda papağanı hariç hepsi iyi uçucudur. Genelde çift veya grup halinde çığlık çığlığa uçarlar. Avustralya’da yaşayan kakadular, binlerce fertten meydana gelen sürüler halinde seyahat ederler
.Beslenirken veya dinlenirken çok sakindirler. Yeşil renklileri o kadar iyi kamufle olur ki, çoğu zaman farkedilmezler. Tüyleri yeşil hakim olmak üzere kırmızı, mavi, sarı, beyaz ve siyah olabilir.

Papağanların Yaşantıları:
Papağanlar toplu halde yaşayan kuşlardır. Papağanlar tabii halde ağaçlarda yaşarlar. Ancak insan sesini ve melodileri ezberleyerek tekrarlama kabiliyetlerinden dolayı, birçok evde kafeslerde beslenirler. Kafeslerine çiğnemeleri için ağaç parçaları koymak faydalıdır. Yuvalarını ağaç kovuklarına, kaya yarıklarına yaparlar. Eşler birbirlerine bağlıdır. İri yapıda olanların dişileri yılda 2-3, küçükleri ise daha çok yumurta yaparlar.




                       

KARTAL
Kartallar genel olarak diğer uçan yırtıcılardan daha iri ve daha güçlüdürler ve kafa yapıları daha büyüktür. Diğer yırtıcı kuşlar gibi eğri gagaları, kaslı bacakları ve güçlü pençeleri vardır. Eğri gaga yapısı avlarının etlerini söküp almaya yardımcı olurken, kaslı bacakları ve kilitlenebilen pençeleri sayesinde kendilerinden daha ağır avları bile uçarak taşıyabilirler. Kartalların görme yetenekleri çok gelişmiştir. Yüksek irtifalarda süzülürken yeri tarayarak avlarını hissettirmeden tespit edebilirler. Gözbebeklerinin kafataslarına oranla çok büyük oluşu, gelişmiş görme yeteneklerinin anahtarıdır.Ayrıca kartallar diğer kuşlara göre çok daha yükseğe uçarlar. En yükseğe uçan kuşlar kartallardır . Genel yaşam alanları ormanlar ve dağlardır.
Yuvalarını yüksek kayalıklara ve uzun ağaçların üst kısımlarına yaparlar. Yuvaya bıraktıkları bir ya da birkaç yumurtanın kuluçka dönemi altı-sekiz hafta sürer. Kuluçkadan çıkan yavrulardan büyük olanı, genellikle diğer yavruyu öldürür. Anne ve baba ölümü durdurmak için herhangi bir müdahalede bulunmaz. Yavru yavaş gelişir ancak üç ilâ dört yaşına giren kartalların yetişkin tüyleri çıkar. Kaya kartallarının yaklaşık olarak kanat açıklığı 1,5 metreyi bulur.


17 Mayıs 2012 Perşembe






KUTUP TİLKİSİ

Kutup koşullarına uygun yaratılmış bir diğer hayvan ise kutup tilkileridir. Değişen hava koşullarına göre bu tilkilerinde derileri değişir ve en uygun hala gelir. Yazın eriyen buzla ortaya çıkan çevre tilkinin avını yakalaması için olumsuz bir durum yaratmaz.Çünkü derisi artık dolaştığı toprak renginde olur. Kışın kar ve buz her yeri kapladığında tilki gene bir sorun yaşamaz. Kürkünün rengi değişir ve bembeyaz olur. Bu beyaz dünyada onu çevreden ayırt etmek imkansız gibidir. Kısacası tilkiler her iki duruma göre derileri ile süper bir kamufulaj etkisi gösterirler.


UÇAN KERTENKELE

Güney Asya ve Filipinler’de ağaçlar üstünde yaşayan yeşilimtrak renkli bir kertenkele “Uçan agama” veya “uçan ejder” olarak da bilinir. Uzun bedenli, ince ve uzun kuyrukludur. En büyükleri 36 cm’dir. Vücûdunun yanlarında sarkan ince derisini gererek, yükseklerden aşağı doğru süzülerek uçab...ilir. Uçan kertenkeleler gerçek mânâda uçmazlar. Yarım düzine kadar yalancı kaburgalarla desteklenen yanlarındaki ince derilerini kanat gibi gererek planör uçuşu yaparak havada eğimli olarak süzülürler. En üst dallardan kendilerini boşluğa atarak 8-10 metre süzülerek daha da alt dallara geçerler. Birbirleriyle dövüşen iki erkek, ağaçtan düştükten sonra bile havada kendilerini toparlayarak farklı ağaçlara süzülürler. 

Yumurtlama dönemlerinin dışında kolay kolay yere inmezler. En çok hindistancevizi ve bir çeşit palmiye ağaçlarında yaşarlar. Vücutlarının rengi ağaç dallarına uyduğundan kolay kolay fark edilmezler. Dinlenirken veya gezinirken ince deri bedenlerinin yanlarında arkaya doğru katlanır.



KAPLUMBAĞALAR

Hareketleri yönünden ne kadar telaşsız ve ağır hayvanlarsa onların tarih boyunca gelişimi de o kadar yavaş olmuştur. Kaplumbağalar, öteki sürüngenlerle birlikte Mezozoik'in ilk dönemi olan Trias Çağı'nda ortaya çıktılar. 200 milyon yıldan beri kaplumbağaların vücut yapıları önemli hiçbir değişikliğeuğramamıştır. Halbuki kaplumbağalar, dünyada soyu henüz tükenmemiş en eski hayvanlardandır.
Açlığa pek dayanıklıdırlar. Çok uzun ömürlüdürler. Yüz, yüz elli yıl kadar yaşarlar.
Kaplumbağa sık sık ölümsü bir uykuya dalar. Yaşadığı çevrede sıcaklık düşmeye başlayınca hayvan iyice uyuşup kalır. Bol Güneş ışığı alan kuru topraklarda kendine bir delik kazıp bütün kışı orada geçirmek üzere içine girer.
Günümüzde, soyunu sürdürmekte olan 250'ye yakın kaplumbağa türü bulunmaktadır.
Kaplumbağaların başı vücutlarına oranla çok küçüktür. Ağızları bir kuşun gagasına benzer. Dişlerin yerini sert kemiksi bir damak almıştır. Kaplumbağalar, bununla besinlerini yakalar ve ezerek mekanik sindirim yapar. Dil kafasına oranla büyük ve yumuşaktır.
Ayaklarına gelince, bunların uçlarında beşer parmak vardır, karada ve bataklıklarda yaşayan kaplumbağalarda bunlar hareketlidir. Uçlarındaki tırnaklar kıvrık ve serttir. Bataklıklarda yaşayan kaplumbağalarda birbirleriyle bir zar aracılığıyla birleşmiş küreğe benzer bir durum almıştır. Bunların arka ayak parmaklarının sayısı dörttür. Deniz kaplumbağalarında ise parmaklar bitişiktir. Aralarında perdeler vardır. bunları suyun içinde yüzmek ve dengede kalmak için kullanırlar.





KAPLAN
KAPLAN ASLANLA NADİREN KACGA EDERLER ÇÜNKÜ KAPLAN ASYA DA ASLANLAR İSE AFRİKA DA YAŞAR TABİ BİDE KAPLAN İLE PİTONUN KAVGASINI İZLEMİŞTİM.
BİLİYOSUNUZ PİTON YILAN TARZI BİR HAYVAN VE DE KAVGA ETTİĞİ HER HAYVANIN BOĞAZINI SIKMAYA BAŞLAR BU HAREKET YILANLAR VE PİTONLARDA SIK GÖRÜLEN BİR HAREKETTİR AMA KAPLAN TABİ Kİ DE PİTONUN BOĞAZINA SIKMASINA İZİN VERMİYO PİTON KAPLANDAN KAÇMAK İSTİYOR AMA KAPLAN TAM TERSİNİ YAPIYO HEP PİTON UN ÜZERİNE GELİYOR.AMA KAPLAN DA KAŞINIYO BU KAŞINIYO LAFINI YORUMLARDA DA GÖRMÜŞTÜM HERNEYSE PİTON KAPLANIN BOĞAZINI SONUNDA TUTUYOR AMA KAPLAN PİTONUN KAFASINI ISIRIP PİTONU ÖLDÜRÜYOR.WİNNER KAPLAN HERNEYSE KAPLAN FİZİKSEL ÖZELLİK OLARAK 250 İLA 350 KİLO ARASINDA DEĞİŞMEKTEDİR KAPLAN DİŞLERİ ÇOK KUVVETLİDİR ERKEK KAPLAN 2.6 İLA 3.3 METRE BOYUNDA DEĞİŞMEKTEDİR

15 Mayıs 2012 Salı




BALİNALAR
Balinalar suda yaşama tam olarak uyum sağlamış memelilerdir. Gövdeleri mekik şeklinde, ince uzun ve ortada kalındır. Ön uzuvları değişerek yüzgeçe dönüşmüştür. Arka uzuvları ise çok küçülmüştür, belkemiğine bağlı değildirler ve gövde içinde gizlidirler. Kuyrukları yatay olarak düzleşmiştir. Hemen hemen hiç kılları yoktur ve kalın bir yağ tabakası ile soğuktan korunurlar. Grup olarak yüksek bir zekâ düzeyine sahiptirler.
Balinalar takımında doksan tür bulunur. Tatlısu yunusu olan beş türü hariç hepsi deniz ve okyanuslarda yaşar. Takım iki alt takıma bölünmüştür: çubuklu balinalar (Mysticeti) ve yunuslar ile musurlarıda da barındıran dişli balinalar (Odontoceti).



AKREP

(Yılda ortalama 5,000 ölü)

49. paralelin güneyindeki yerlerde bulunabilecek olan bu sekiz bacaklı yaratık, oldukça zararlıdır. Bu esnek katiller, avlarının cüssesine göre belirli dozlarda zehir iletirler.(iri mağdurları biraz daha fazla oranda zehirlerler.) En ölümcül akrepler Afrika civarında bulunurlar. Yine de güçlü, ölümcül akreplerin, dondurucu soğuk olan ortamlarda da hayatta kalabildikleri bilinmektedir, örneğin Himalayalar’da…

Öldürücü hamlesi: Kıskaçları tek başına bir kişinin kanını dondurmaya yetebilecekken, akrepler öldürücü darbeyi kıskaçların ucundaki çengel gerçekleştirir. Karşısındakini ne kadar büyük bir tehdit olarak gördüğüne bağlı olarak zehirlemedeki doz da değişebilir. Pek çok akrepte ölümcül sonuçlar doğurmayacak türden zehir olsa da öldürücü niteliği olan zehirler, normal bir insanı devirebilir. Çok güçlü bir nörotoksin içeren zehirleri bilinç kaybına yol açar. Arkasından gelecek kasılmalar soluma zorluğuna yol açar ve kişi solunum yetmezliğinden ölür.

14 Mayıs 2012 Pazartesi



 TİMSAH
(Yılda ortalama 2,000 ölü)

Bu tarih öncesi yaratıkların ne kadar ölümcül olduğunu anlayabilmek için tek bir bakış yeter. Timsahlar Güney Amerika’da, tropik bölgelerde, Afrika Asya ve Avustralya’da bulunurlar. Bulduğu herhangi bir hayvan gibi insan etini de çok severler.

Öldürücü hamlesi: Timsahlar bir insanı olabilecek en vahşi şekilde öldürebilirler. Doğru an gelene kadar olduğu yerde bekler, doğru an geldiğinde, bir yıldırım hızıyla, bir sırtlan ısırığının 5 katı şiddette size saldırır. Bir kez yakaladı mı, döndüren manevralarla uzuvlarınızı yerinden çıkarana kadar bırakmaz. Bunu sudan mezara sürükleyerek götürme takip eder. Suyun altında sizi parçalamadan boğulursanız şanslısınız demektir. 





KERTENKELE


Kertenkele 4 tane ayağı olan uzun kuyruklu sürüngen bir canlıdır. Sıcak ve tropikal iklimlerde sık görülen kertenkeleler, soğuk havaları pek sevmezler. Dünyada ortalama 2500-300 kadar türü bulunan kertenkelelerin, karada ve suda yaşayan türleri vardır. Kertenkele canlısının rengi genellikle yeşil yada sarımsı olur, fakat bazı keretenkele türlerinin özellikleri bulundukları ortama göre renklerinin değişmesidir. 


İnsanları ısırmayan kertenkeleler, insanları gördükleri anda hızla kaçarlar. Kertenkele canlısının dili yapışkan bir salgı üretir, böylece kertenkele yanından geçen küçük sinek türü canlıları dili ile yakalar ve bu yolla beslenmesini sağlar. Kertenkelenin bazı türleri otçul bazı türleri ise etçil beslenir. Etçil beslenen derisi pullu ve pütürlü olan omurgasız bir canlıdır. Kertenkelelerin bir özelliği de kuyrukları koptuğunda kısa bir süre sonra yeniden çıkmasıdır. Sıcak ve güneşli havaları seven kertenkele, özellikle yaz aylarında duvarların üzerinde sıkça görülür. Kertenkele türleri, doğal ortamlarda bulunan küçük böcekler ve onların leşleri ile beslenir. 


Etçil beslenen kertenkele türleri ise meyve ve sebzelerin kökleri ile beslenir. Kertenkeleler güçlü tırnak yapıları ile toprağı kazarlar ve yuvalarını toprak içlerine yaparlar. Suda yaşayan kertenkele türleri ise küçük deniz canlıları ile beslenirler. Birçoğu zehirsiz olan kertenkelerin, zehirli olan türleri de vardır. Bu nedenle mekanınızda kertenkele görürseniz, kesinlikle el ile temas edilmeden bir ilaçlama şirketi ile temas kurmalısız. 

13 Mayıs 2012 Pazar




YUNUS BALIKLARI


Başta kıta sahanlıklarının görece sığ denizleri olmak üzere, tüm Dünya denizlerinde ve bazı nehirlerde bulunan yunuslar etçil canlılardır ve genellikle balık ve mürekkep balığı ile beslenirler. Yunusgiller (Delphinidae) familyası, balinalar (Cetacea) takımı içindeki en kalabalık familyadır ve evrim süreci açısından da görece yenidir: üyeleri yaklaşık 10 milyon yıl önce, Miyosen devrinde ortaya çıkmıştır. Yunusların hayvanlar âleminin en zeki canlılarından olduğu kabul edilir ve arkadaş canlısı genel görünümleri ile oyuncu tavırları, onları insanların gözünde popüler bir yere koyar.






FOK BALIKLARI

Çoğunuzun televizyondan ve sirklerden tanıdığı bu sevimli hayvanlar hayatlarının büyük bir kısmını suda geçirirler. Çok iyi birer yüzücü ve dalgıçtırlar. Biz nasıl karada rahat ve mutluysak onlar da suda ve buzda aynı şekilde rahat ve mutludurlar. Bahar aylarında bile bulundukları yerin sıcaklığı en fazla [-5] derecedir. Bizim böyle bir soğukta donmamak için kat kat giyinip, birçok önlemler almamız gerekirken, onlar hiç üşümezler. Çünkü, kürkleri ve vücutlarında depoladıkları yağları üşümelerini önler.

Foklar kalabalık sürüler halinde yaşarlar. Peki, sizce anne fok bu kalabalık sürünün içinde yavrusunu nasıl tanır? Çok kolay. Fok, yavrusunu doğurduktan sonra ona bir tanışma öpücüğü verir. Bu öpücük sayesinde yavrusunun kokusunu tanır ve onu başka yavrularla hiç karıştırm
az. 

Yavrular doğduklarında bebek yağı denilen bir yağla kaplı olarak doğarlar. Küçücük vücutları bu yağ sayesinde sürekli sıcak kalır. Bu yağ o kadar çoktur ki annesi yavruya yüzme dersi verirken küçük fok adeta can simidi takmış gibi batmadan su üzerinde kalır. Bunun nedeni yağın sudan daha hafif olmasıdır. Anne fokun yavrusunu eğitmesi iki hafta sürer. İki hafta sonra yavru bağımsız hareket etmesini öğrenmiştir.




PENGUEN


Güney yarımkürede, kutup bölgelerinde yaşayan, perdeayaklı, kısa kanatlı deniz kuşlarına verilen ad.

Penguen' lerin en ilgi çekici organları, tüysü küçük pullarla kaplı olan ve yüzgece benzeyen kanatlarıdır; kanatlarında telek bulunmadığı için penguenler uçamaz. Gövdeleri siyah, siyaha yakın gri ve beyaz tüylerle kaplıdır; bazılarının boynunda sarı lekeler bulunur. Bacaklar vücudun gerisine yakın olduğu için hayvan yürürken gövdesini dik tutmak zorundadır. Bazen karın üstü yere yatar, kanatlarıyla kendini öne iterek "kızak" gibi ilerler.Penguen mükemmel yüzer ve dalar; balık ve kabuklu hayvanlarla beslenir. Dişi penguen yılda bir veya iki yumurta yumurtlar; yumurtalarını doğrudan doğruya toprağa veya kaya kovuklarındaki kayalara bırakır. Büyük türleri tek yumurta yumurtlar ve bunu karın kısmındaki bir deri kıvrımında saklayarak kuluçka devrini ayakta geçirir. Vücutları hav tüyleriyle kaplı doğan yavruları bazen bütün sürü ortaklaşa besler, büyütür.

Başlıca penguen türleri
1. İmparator pengueni (Aptenodyets Forsterii), Güney kutbuna çok yakın bölgelerde yaşar; boyu 1,20 m'ye kadar ulaşır. Üremesi Antarktika kışı sırasında kutup gecelerinde olur, yavrular yaza büyümüş olarak çıkar.

2. Kral Pengueni (A. Patagonica) daha küçüktür; kutuptan daha uzak yerlerde yaşar.

3. Küçük Mavi Penguen (Eudyptula minor) Avustralya ve Yeni Zelanda kesiminde yaşar; penguenlerin en küçüğüdür (ördek büyüklüğünde).

4. Gözlüklü Penguen (Spheniscus demersus) Güney Afrika kıyılarında yaşar; buna benzeyen diğer bir tür (S. mendiculus) ekvatorun güneyinde Galapagos adalarında bulunur. Güney denizlerinin kıyılarında başka birtakım küçük penguenler daha vardır.

Penguen adı, eskiden Kuzey yarımkürede yaşayan dalıcımartıgillerden bazı kuşlara (alca) verilirdi. Bu kuşların soyunun tükenmesiyle adı Güney yarımkürede yaşayan bugünkü penguenlere miras kaldı.